“Ölmüş bir insan nasıl dirilir?” Sözleriyle çok sık karşılaşıyoruz.
Bak kainata! Sonbaharda ölmüştü, yemyeşil ağaçlar kupkuru olmuş, üzerinde bir tane yaprağı bile kalmamıştı.. Börtü böcek ölmüş, hepsi yok olmuştu.
Bir mevsim vaktini tamamlamış yerini kışa bırakmış, yeryüzü beyaz kefenine bürünmüştü. Onunda ömrü diğer mevsimler gibi bitivermiş yerini ilkbahar alıvermiş. Bak işte sonbaharda ölen, yok olan her şey ilkbaharın gelişiyle yeniden diriliverdi. Ölen börtü böcek yeniden canlanmış. Kuruyan kupkuru ağaçlar yeniden yeşermeye başlamış. Peki bu nasıl olmuş?. Kuruyan bir ağacın gücümü var ki yeniden diriliverdi? Ya da onu bağrında barındıran kuru bir toprağın aklımı var ki onu yeni baştan canlandırıverdi? Hiç aklı-fikri-şuuru olmayan toprağın, ağacın böyle bir şey yapmaya nasıl gücü yeter?
Ya sonbaharda ölmüş, yok olmuş onca börtü böcek..
Onlar kış boyunca nerede saklanıp çıktılar şimdi birden yeryüzüne? Ölmüş olan bir böcek nasıl oldu da kendi kendine diriliverdi? Küçücük bir böcek tekrardan dirilmek için o gücü kuvveti nasıl buldu? Ya da aklı-şuuru olmadığı halde ilkbaharın geldiğini nasıl anladı? Ya bunca soğuğa rağmen kış boyunca o narin dayanıksız bedeni nasıl yok olmadı? Peki yok olmuşsa nasıl oldu da akılsız şey yeni baştan canlanıverdi? İnanılır mı hiç onun kendi başına yeniden dirilmesine?!
Bir karıncaya bassan ayağının altında ezilip yok olur. Bir sineğe elini sallasan, hafif değdiğinde ölüp yere yapışır. Ya ağaçlar ilkbaharda her birinde ayrı ayrı çiçekler. Her ağacın kendine özel üzerinde taşıdığı bin bir tane çiçeği.. Hepsi aynı şekilde hepsi aynı renk aynı boyutta. Bunları kim yapabildi bu şekilde? Kim verdi bunlara bu güzelliği? Kim nasıl çizdi nasıl boyadı, kuru bir ağacın dallarına bunları kim nasıl tutturabildi? Kuru, aklı-fikri olmayan bir ağaç mı? Ya da kuru, şuursuz toprak mı bunları düşünüp yapabildi?
Peki bunların ihtiyacına binaen onlara havayı-suyu kim nasıl veriyor? Ağaç, güneşe sesleniyor güneş onu ısıtıyor mu? Toprak, bulutlara sesleniyor bulutlar sularını boşaltıveriyor mu?.. Hayır hayır bunların hiç biri olamaz! Akılsız-şuursuz şeyler bunları nasıl yapabilir? Öyleyse bunları yapan birisi var. Elbette ki bunları yapan birisi var. O kainattaki her şeyin ihtiyacını bilen, ihtiyacına göre her şeyi onlara gönderen birisi var. O yalnızca ve yalnızca kainatın tek Yaratıcısı ve tek Sahibi olan Allah! İşte o her şeyi nasıl yoktan var ettiyse, öldükten sonra da Seni yeniden diriltecektir.
Bak ve düşün!
Her sonbahar ölümün, her ilkbahar haşrin ispatıdır.
Hiç şüphesiz ölen her canlı mutlaka dirilecektir…
Yazar: geceler
253 kez okunmusEtiketler: Bahar ve Ölüm..
6 Yorum “Bahar, Ölüm ve Hâşir..”
Yorum Yap,Fikrini Paylaş
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmış olmalısınız.
Nisan 1st, 2010 at 22:59
Nur kokulu yazilarinin devamini diliyorum ablam. Hani Allah c.c. buyuruyor ya Kuran-i Kerim`de, “Onlari ilk kim yaratmissa o diriltecek” diye. Yoktan var etmeye gucu yeten Allah, var olan birseyi zaten yaratmaya ZATEN Kadirdir..
Selametle..
Nisan 4th, 2010 at 17:01
Kâinat tüm gerçekliğiyle işte karşımızda, “Varlık!” inkâr edilebilir mi?
Tüm varlık, varlığıyla, kendilerine has lisanıyla Varlığı Bahsedeni gösteriyor, O’na tesbihte bulunuyor.. Bunu akıl edememekte verileni kullanmayı bilmemekten geçiyor..
Ölüm ve Diriliş’in en canlı örneği işte gözümüzün önünde, şimdi dirilişi seyreyleme vakti..
Bahar’ı anımsatırken, Ölüm’ü yine unutmamışsın..
Yüreğine sağlık ablası..
Nisan 6th, 2010 at 12:27
Evet, maalesef bu soru ile sık karşılaşıyoruz.
Hatta inkarlarına bir de istihza ekleyerek, gidip te gelen mi var sözünü ekleyince.
Farkına varmadan kendi tuzaklarına düşüyorlar.
Çünkü insanların işlemiş oldukları günahların azabının korkutuculuğu cehennemden bin defa daha ürkütücü olan yokluğu kabul ve iddia etme istek ve cesaretini veriyor.
Onların kör gözleri, sağır kulakları, paslı vicdanları HERGECE ÖLÜP, HER SABAH DİRİLLDİKLERİNİ görmeyecek, anlamayacak kadar basiretsizleşmiş.
Biz böylelere ölüpte dirilmeyen, gidip de gelmeyen mi var diye soruyoruz.
Gaflet, cehalet, inat ve isyanlarından kaynaklanan inkarlarını Allah (cc.) inanan inanmayan herkese her gün istisnasız yaşatıyor.
Her gece bir kıyamet.
Her yatak bir kabir.
Her rü-ya bir berzah,
Her sabah bir haşir iken.
Haşre delilmi sorulur.
Her kışın bir baharı,
Her gecenin bir neharı var.
Değerli kardeşim.
Değerli çalışmanızdan dolayı tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim.
Allaha emanet olunuz.
Nisan 13th, 2010 at 14:38
gayri muslim veya inanmayan bir kisi varsa karsimizda yazdıgımız ornekler hiçbir zaman bu soruların cevabını karşılamaya gücü yetmez,yetemez.Dünya dönene kadar tartışsak bir arpa boyu yol alamayız.Aksine şüphelerimiz bizi uçuruma bile götürürde haberimiz olmaz.Allahın taktirine bizim aklımımz alamaz.
Allah, her şeyi hakkıyla bilir.” (Mücadele 58/7
Nisan 19th, 2010 at 05:38
Kâinat tüm gerçekliğiyle işte karşımızda, “Varlık!” inkâr edilebilir mi?
Tüm varlık, varlığıyla, kendilerine has lisanıyla Varlığı Bahsedeni gösteriyor, O’na tesbihte bulunuyor.. Bunu akıl edememekte verileni kullanmayı bilmemekten geçiyor..
Ölüm ve Diriliş’in en canlı örneği işte gözümüzün önünde, şimdi dirilişi seyreyleme vakti..
Bahar’ı anımsatırken, Ölüm’ü yine unutmamışsın..
Yüreğine sağlık ablası..
Mayıs 2nd, 2010 at 18:29
Doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür insan. İnananlar bilir ki; ölmek, ebedi hayata atılan ilk adımdır. İlk adımımız hayırlı ve imanlı olur inslh.
Yazılarınız her zaman ki gibi tek kelime ile muhteşem. Kaleminize kuvvet, yüreğinize sağlık abla. Teşekkürler.